Halası olduğunu düşündüğü kadın bir yabancıydı.
- The woman who he thought was his aunt was a stranger.
Elizabeth'e halasının adı verildi.
- She was named Elizabeth after her aunt.
Noel için nineme bir gömlek vereceğim.
- I'll give grandma a shirt for Christmas.
Babaannen kaç yaşında?
- How old is your grandmother?
Babaannem uçabiliyor.
- My grandmother can fly.
Teyzemin üç çocuğu var.
- My aunt has three children.
Linda teyzesi Nancy'nin onu ziyaret etmek için geldiğini öğrendiği için aşırı heyecanlıydı.
- Linda was wildly excited to learn that her aunt Nancy was coming to visit her.
Kız kardeşim anneanneme benzer.
- My sister resembles my grandmother.
Haftada iki kez anneannemi ziyaret ederim.
- I visit my grandmother twice a week.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
Büyük annem sağlıklı ve yalnız yaşıyor.
- My grandmother is in sound health and lives alone.
Annemin erkek kardeşinin karısı benim yengemdir.
- My mother's brother's wife is my aunt.
Babamın erkek kardeşinin karısı benim yengemdir.
- My father's brother's wife is my aunt.
Büyük annem ve büyük babam için kaygılanıyoruz.
- We're worried about Grandma and Grandpa.
Ne yazık ki büyük annemin ne bir kümesi ne de bir motosikleti vardı.
- I'm afraid my grandma neither has a henhouse nor a motorcycle.
Büyükannem sadece biraz çorba içti.
- My grandma just drank a bit of soup.
Büyükannem senden daha hızlı mesaj yazıyor.
- My grandma texts faster than you.
Babaannem 75 yaşında.
- My grandma is 75 years old.
Babaannem bir iğne ve iplik almak için eğildi.
- My grandma bent over to pick up a needle and thread.
Büyükannem bana istediğimden daha fazlasını verdi.
- My grandmother gave me more than I wanted.
Tom ve büyükannesi kitapçıya gitti.
- Tom and his grandmother went to the bookstore.
Şu küçük ev, küçük bir kızken ninemin yaşadığı, papatyalarla kaplı ve etrafında elma ağaçları olan bir tepede bulunan küçük eve çok benziyor.
- That little house looks just like the little house my grandmother lived in when she was a little girl, on a hill covered with daisies and apple trees growing around.
Ninem bu sabah mektubu yolladı.
- My grandmother posted the letter this morning.
My grandma texts faster than you.
- My grandmother texts faster than you.
... are folks who've worked hard, like my grandmother. And there are millions of people out there ...
... My grandmother was like a 75 word per minute administrative assistant, and she was like ...