Tom onun kadınlara Allahın bir armağanı olduğunu düşünüyor.
- Tom thinks he's God's gift to women.
Sessiz olabilen bir bayan eş Tanrının bir armağanıdır.
- A wife who can be quiet is a gift of God.
Sen benim nimetime sahipsin.
- You have my blessing.
Çocuklar bir nimettir.
- Children are a blessing.
Sağlık en büyük Allah vergisidir.
- Health is the greatest gift.
Bu hediye sizin için.
- This gift is for you.
Bu hediye sizin için.
- She meant this gift for you.
Onun doğuştan yetenekleri var.
- He has natural gifts.
Çok yetenekli bir sanatçısın.
- You're a very gifted artist.
Onun doğuştan yetenekleri var.
- He has natural gifts.
Sağlık en büyük Allah vergisidir.
- Health is the greatest gift.
Tom ödülü isteksizce kabul etti.
- Tom reluctantly accepted the gift.
Hiç ödül beklemiyordum.
- I didn't expect any gift.
Allah'ın bereketi üzerinize olsun.
- May the blessings of God be upon you.
Biz onu bir lütuf olarak kabul ediyoruz.
- We consider it a blessing.
O çok kabiliyetli ve yetenekliydi.
- He was very gifted and talented.
... We will automatically gift to you in your album something ...
... then you got -- I wish I could give that gift to anyone of ...