He told me to leave the window open.
 - Bana pencereyi açık bırakmamı söyledi.
Tatoeba is open source.
 - Tatoeba açık kaynaklıdır.
I can barely keep my eyes open.
 - Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum.
Express yourself as clearly as you can.
 - Elinizden geldiği kadar kendinizi açık biçimde ifade edin.
Tom expressed himself clearly.
 - Tom kendini açıkça ifade etti.
You had better talk as clearly as you can.
 - Elinden geldiğince açık konuşsan iyi olur.
We need a clear definition of the concept of human rights.
 - İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
She has a fair complexion.
 - Onun açık bir teni vardır.
Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
 - Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanar.
It is definite that he will go to America.
 - Onun Amerika'ya gideceği açık.
Logic is obviously your strong point.
 - Mantık açıkça senin güçlü noktandır.
Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
 - Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
The turquoise colour evokes the colour of clear water, it's a light and pale blue.
 - Turkuaz rengi, berrak su rengini çağrıştırıyor, açık ve soluk bir mavi.
At daytime, we see the clear sun, and at nighttime we see the pale moon and the beautiful stars.
 - Gündüzleri açık bir güneş görürüz, ve geceleri solgun bir ay ve güzel yıldızları görürüz.
While I was reading in bed last night, I fell asleep with the light on.
 - Dün gece yatakta kitap okurken, ışık açıkken uykuya dalmışım.
We had Tom paint the fence light green.
 - Çiti Tom'a açık yeşile boyattık.
It is plain that you have done this before.
 - Bunu daha önce yaptığın açık.
His meaning is quite plain.
 - Onun söylemek istediği oldukça açık.
The back door's wide open.
 - Arka kapı sonuna kadar açık.
The window was wide open.
 - Pencere tamamen açıktı.
The store also opens at night.
 - Mağaza gece de açıktır.
Tom opened the door and held it open for Mary.
 - Tom kapıyı açtı ve onu Mary için açık tuttu.
Hey, why is the window open? I just opened it to let in a little air. If you're cold, feel free to close it.
 - Hey, neden pencere açık? Biraz hava sağlamak için açtım. Eğer üşüyorsanız, onu kapatmak için çekinmeyin.
Tom is quite straightforward.
 - Tom oldukça açık sözlü.
Get your priorities straight.
 - Önceliklerini açıklığa kavuştur.
It irritates Tom when Mary leaves the cap off the toothpaste.
 - Mary diş macununun kapağını açık bıraktığında, bu Tom'u kızdırıyor.
Tom turned off the engine, but left the headlights on.
 - Tom motoru kapattı ama farları açık bıraktı.
She's an outspoken person.
 - O açık sözlü bir kişi.
Tom is quite outspoken, isn't he?
 - Tom oldukça açık sözlü, değil mi?
Fewer graphics and more captions would make the description clearer.
 - Daha az grafikler ve daha fazla başlık açıklamayı daha net yapabilir.
It was apparent that he did not understand what I had said.
 - Söylediğimi anlamadığı açıktı.
It is apparent that he will win the election.
 - Onun seçimi kazanacağı açık.
Evidently, it's going to rain tomorrow.
 - Açıkçası, yarın yağmur yağacak.
Evidently, Tom didn't want to go.
 - Açıkçası Tom gitmek istemiyordu?
Tom is obviously still very weak.
 - Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
I prefer weak coffee.
 - Açık kahveyi tercih ederim.
This is patently unfair.
 - Bu açıkça adil değil.
What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?
 - Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?
He offered no specific explanation for his strange behavior.
 - O, onun tuhaf davranışı için özel bir açıklama yapmadı.
Could you be more specific?
 - Biraz daha açık olur musun?
To put it bluntly, he's mistaken.
 - Açık söylemek gerekirse, o yanılıyor.
To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
 - Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
He wrote a fine description of what happened there.
 - O, orada ne olduğu ile ilgili güzel bir açıklama yazdı.
Can you be more explicit?
 - Biraz daha açık olabilir misin?
I gave you explicit instructions not to touch anything.
 - Ben sana hiçbir şeye dokunmaman için açık talimatlar vermiştim.
The castle has been restored and is open to the public.
 - Kale restore edildi ve halka açık.
Tom isn't very open to criticism.
 - Tom eleştiriye çok açık değil.
There Akai joins them and it becomes a free-for-all in front of the finish line.
 - Orada Akai onlara katılır ve bu bitiş çizgisinin önünde herkese açık bir yarışma olur.
My door is always open. Feel free to visit when you want.
 - Kapım her zaman açık. İstediğin zaman ziyaret etmeye çekinme.
When we awoke, we were adrift on the open sea.
 - Uyandığımız zaman, açık denizde akıntıya kapılıp sürükleniyorduk.
After the wind has stopped, let's sail the boat off to the open sea.
 - Rüzgar durduktan sonra, tekneyle açık denize yelken açalım.
He confessed his crime frankly.
 - Suçunu çok açık bir şekilde itiraf etti.
Here everything is forbidden that isn't expressly permitted.
 - Burada açıkça izin verilmeyen her şey yasaktır.
During clear weather, the coast of Estonia is visible from Helsinki.
 - Açık havada, Estonya kıyısı Helsinki'den görülebilir.
Keep your eyes wide open!
 - Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
The front door was wide open.
 - Ön kapı sonuna kadar açıktı.
He explained at length what had been decided.
 - O, neye karar verildiğini uzun uzadıya açıkladı.
We've decided to paint the walls light blue.
 - Duvarları açık maviye boyamaya karar verdik.
The government explicitly declared its intention to lower taxes.
 - Hükümet vergileri düşürmek için niyetini açıkça bildirdi.
Tom has been declared brain dead.
 - Tom'un beyin ölümü açıklandı.
Fadil exposed his dark secret.
 - Fadıl karanlık sırrını açıkladı.
We had a good time in the open air.
 - Açık havada iyi zaman geçirdik.
She thought they were about to fly out through the open window.
 - O açık pencereden uçmak üzere olduklarını düşünüyordu.
Are trade deficits good or bad?
 - Ticaret açıkları iyi mi yoksa kötü mü?
The company incurred a deficit of $400 million during the first quarter.
 - Şirket ilk çeyrekte 400 milyon dolar açık verdi.
Tom is candid about his past.
 - Tom geçmişi konusunda çok açıktır.
Tom announced his candidacy for class president.
 - Tom sınıf başkanlığı için adaylığını açıkladı.
Let me make myself crystal clear.
 - Kendimi açık seçik ifade etmeme izin verin.
The government explicitly declared its intention to lower taxes.
 - Hükümet vergileri düşürmek için niyetini açıkça bildirdi.
Tom explicitly told Mary not to do that.
 - Tom açıkça Mary'ye bunu yapmamasını söyledi.
Tom pushed the unlocked door open.
 - Tom kilidi açık kapıyı iterek açtı.
I never leave my house unlocked.
 - Asla evimi açık bırakmam.
Thank you for this revealing lecture!
 - Bu açıklayıcı ders için teşekkürler!
I hope my directions were clear.
 - Umarım yol tariflerim açıktı.
According to the manufacturer's directions, tires should be changed every 10 years.
 - İmalatçının açıklamasına göre, her on yılda bir değiştirilmeli.
This is quite unequivocal.
 - Bu oldukça açık anlamlıdır.
Their deep love for each other was unequivocal.
 - Onların birbirlerine duydukları derin aşk oldukça açık.
People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness.
 - Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.
We spent three hours in the open air.
 - Açık havada üç saat geçirdik.
Most of the hotels are open all year round.
 - Otellerin çoğu tüm yıl boyunca açıktır.
The store is open all the year round.
 - Dükkan tüm yıl boyunca açıktır.
Tom left the box unprotected.
 - Tom kutuyu açık bıraktı.
Write unambiguous texts.
 - Açık anlamlı metin yazın.
Write clear and unambiguous texts!
 - Açık ve net metinler yazın!
Rugby is an outdoor game.
 - Ragbi bir açık hava oyunudur.
Tom loves being outdoors.
 - Tom açık havayı çok seviyor.
He bore an unmistakable reference to his father. It made his mother cry.
 - O, babasına açık bir referans taşıyordu. Bu, annesini ağlattı.
Please refrain from smoking in public places.
 - Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
 - Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
Racism today isn't so overt.
 - Irkçılık bugün çok açık değildir.
On cloudy days, you can hear distant sounds better than in clear weather.
 - Bulutlu günlerde, uzaktaki sesleri açık havadakilerden daha iyi duyarsın.