Определение (answer в Английский Язык Турецкий язык словарь
- answer
- yanıtlamak
O soruyu yanıtlamak istemiyorum.
- I don't want to answer that question.
Bütün soruları yanıtlamak zorunda mıyım?
- Do I have to answer all of the questions?
- answer
- cevap vermek
O, telefona cevap vermek için kalktı.
- She got up to answer the phone.
Tom Mary'nin cevap vermek istemediği birkaç soru sordu.
- Tom asked a few questions that Mary didn't want to answer.
- answer
- yanıt
Çok kibarsın diye Willie yanıtladı.
- That's very nice of you, Willie answered.
John soruya yanıt vermez.
- John will not answer the question.
- answer
- cevap
Çocuk cevap verdi: Ben Japonum.
- I'm Japanese, the boy answered.
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
- answer
- çağrıyı yanıtlamak
- answer
- bakmak (kapı, telefon)
- answer back
- çemkirmek
- answer for
- -den sorumlu olmak
- answer for
- hakkında teminat vermek
- answer for
- karşılığını vermek
- answer for
- hesabını vermek
Sonucun hesabını vermek zorundasın.
- You've got to answer for the outcome.
- answer mode
- (Bilgisayar) yanıt kipi
- answer mode
- (Bilgisayar) yanıt modu
- answer now
- (Bilgisayar) şimdi yanıtla
- answer off
- (Bilgisayar) yanıt kapalı
- answer wizard
- (Bilgisayar) yardım konuları
- answer wizard
- (Bilgisayar) yardım
- find answer
- yanıt bulmak
- in answer to
- cevaben
- receive an answer
- cevap almak
- receive answer
- yanıt almak
- try to find an answer
- çare bulmaya çalışmak
- answer
- tatmin edici olmak
Cevabınız tatmin edici olmaktan uzaktır.
- Your answer is far from satisfactory.
Onun cevabı tatmin edici olmaktan uzaktı.
- His answer was far from satisfactory.
- answer
- yeterli olmak
- answer
- tanımlamak
- answer
- karşılık
Köpek John adına karşılık veriyor.
- The dog answers to the name John.
Ona karşılık vermeyecek kadar akıllıdır.
- She knows better than to answer back to him.
- answer
- uymak
- answer
- karşılık vermek
- answer
- eşit olmak
- answer
- {f} yanıtla
Soruyu kolaylıkla yanıtlaması bizi şaşırttı.
- The ease with which he answered the question surprised us.
Tom Mary'ye cevap veremediği birkaç soru sordu, ama o onun sorularının çoğunu yanıtlayabildi.
- Tom asked Mary a few questions that she couldn't answer, but she was able to answer most of his questions.
- answer back
- terbiyesizce cevap vermek
- answer back
- tekrarla
- answer for
- ödemek
- answer for
- cevap ver
Ben bu adamın dürüstlüğü için cevap vereceğim.
- I'll answer for this man's honesty.
Yaptıkların için cevap vermelisin.
- You ought to answer for what you have done.
- answer for
- sorumlu olmak
- answer the door
- kapıya bakmak
- answer the phone
- çınkaya bakmak
- evasive answer
- kaçamak yanıt
- pat answer
- uygun cevap
- question answer
- soru yanıt
- acceptable answer
- kabul edilebilir cevap
- answer back
- kaba tavırla karşılık vermek; cevabı yapıştırmak
- answer in the affirmative
- olumlu cevap vermek
- answer phone
- cevap telefon
- answer request
- cevap talebi
- answer signal
- cevap sinyali
- answer the phone
- telefona bakmak
- answer/serve the same purpose
- aynı işi görmek, amacı karşılamak
- auto answer
- özdevimli yanıt
- correct answer
- Doğru cevabı
- equivocal answer
- müphem cevap
- equivocal answer, ambiguous reply
- müphem cevap muğlak cevap
- make no answer
- cevap yok yapmak
- no answer
- cevap yok
- owe so. an answer
- borçluyum öyle. Bir cevap
- question answer
- soru-yanıt
- secret answer
- gizli cevap
- straightforward answer
- açık cevap
- to answer
- cevap
- answer
- (isim) cevap, yanıt, çözüm; tepki; karşılık, misilleme; bakmak (kapi, telefon)
- answer
- {f} cevap vermek, cevaplamak, yanıtlamak; karşılık vermek
- answer
- {f} yerine getirmek
- answer
- {f} kefil olmak
- answer
- {f} bakmak (kapı)
- answer
- {i} telefon
- answer
- {f} yetmek
- answer
- {i} misilleme
- answer
- mukabele
- answer
- {i} bakmak kapi
- answer
- {f} to -e uymak: This man does not answer to the
- answer
- answer cevapla
- answer
- bir çalgının başka bir çalgıya cevap vermesi
- answer
- {i} çözüm
Problemin çözümü yok gibi görünüyordu.
- There seemed to be no answer to the problem.
Çözümü bilmiyorsan cevabı boş bırakmalısın.
- You should leave the answer blank if you don't know the solution.
- answer
- {f} karşılamak
- answer
- yeterli o
- answer
- answerless cevapsız
- answer
- {i} tepki
- answer
- {f} tanıma uymak
- answer
- {f} cevap ver
Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
- The quality of higher education must answer to the highest international standards.
Larry Ewing bana cevap vermiyor.
- Larry Ewing doesn't answer me.
- answer a question
- soru cevaplamak
- answer back
- cevabı yapıştırmak
- answer back
- karşılık vermek
- answer back
- küstahça cevap vermek
- answer back
- (deyim) answer (someone) back terbiyesizce veya kustahca karsilik vermek
- answer correctly
- doğru cevaplamak
- answer for
- (Fiili Deyim ) kefil olmak , soruml olmak
- answer for
- hesabını vermek: You'll have
- answer for
- kefil olmak
- answer for
- hakkında teminat vermek; sorumluluğunu üstlenmek: I'll answer for his safety. Güvenliğini üstüme alıyorum
- answer for sth
- (deyim) bir seyden sorumlu olmak
- answer in the
- olumlu cevap vermek
- answer key
- (Dilbilim) yanıt anahtarı
- answer later
- sonra cevaplamak
- answer machine
- telesekreter
- answer matching
- (Bilgisayar) yanıt eşleştirme
- answer on/off
- (Bilgisayar) cevap açık/kapalı
- answer print
- (Sinema) ilk eşlem
- answer print
- birinci kopya
- answer seizure ratio
- yakalama / yanıtlama oranı
- answer seizure ratio
- yanıtlama yakalama oranı
- answer seizure ratio
- yakalama-yanitlama orani
- answer seizure ratio
- (Bilgisayar) yakalama-yanıtlama oranı
- answer signal
- (Bilgisayar) yanıt sinyali
- answer the affirmative
- olumlu cevap vermek
- answer the bell
- kapıya bakmak
- answer the door
- kapıyı açmak
- answer the door
- kapıya bakmak: Who'll answer the door? Kapıya kim bakacak?
- answer the purpose
- iş görmek
- answer the questions
- soruları yanıtlamak
- answer the telephone
- telefona bakmak
- answer the telephone
- telefona bakmak: The telephone's ringing; will you answer it? Telefon çalıyor, bakar mısın?
- answer to
- (Fiili Deyim ) cevap vermek , yanıtlamak , -e uymak
- answer to someone
- (deyim) birine yaptiklarinin nedenini soylemek ,hesap vermek
- answer to the description of
- (deyim) tanıma uymak
- answer to the description of
- (deyim) tarife uymak
- answer to the description of
- (deyim) verilen tanıma uymak
- answer a call
- (to) cagriyi yanitlamak
- arrive at answer
- cevabına ulaşmak
- arrive at answer
- cevaba ulaşmak
- come up with the answer
- cevaba ulaşmak
- come up with the answer
- cevabına ulaşmak
- evasive answer
- kaçamak cevap
- having an answer
- cevaplı
- in answer to
- cevap olarak
- in answer to
- karşılık olarak
- not take no for an answer
- {k} (deyim) reddedilmeyi veya itirazi kabul etmemek
- not to answer
- ses vermemek
- positive answer
- olumlu cevap
- satisfactory answer
- tatmin edici cevap
- sham answer
- (Kanun) gerçek dışı cevap
- sharp answer
- sert cevap
- smart answer
- arsızca cevap
- straight answer
- (deyim) a straight answer/talk ( genellikle give someone/ask for/want..) acik,dolambacli olmayan cevap,konusma
- ultimate answer
- nihai yanıt
- ultimate response final answer
- nihai yanıt
- unkind answer
- ters cevap
- vouchsafe smb. no answer
- cevap vermeye tenezzül etmemek
- vouchsafe smb. no answer
- tenezzül edip cevap vermemek
- wait an answer
- yanıt beklemek