Tom her şeyin iyi gideceğinden oldukça emin.
 - Tom is pretty sure everything will go well.
O, evliliğinde her şeyin iyi olmadığını ima etti.
 - He intimated that all is not well in his marriage.
O günlerde ailemin hali vakti yerindeydi.
 - My family was well off in those days.
O yerinde harcanmış paraydı.
 - That was money well spent.
Öyleyse siz de bu kursu takip etmeyi planlıyorsunuz.
 - So you're planning to follow this course as well!
Peki, öyleyse, yapmamı istiyorsan onu yaparım.
 - Well, then, if you want me to I'll do it.
Almadan önce arabayı iyice incelemelisin.
 - You should inspect the car well before you buy it.
O, Japonya tarihine iyice aşina oldu.
 - He got well acquainted with the history of Japan.
Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
 - The company, wholly owned by NTT, is doing well.
Onun ailesi tamamen çok iyidir.
 - His family are all very well.
O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda.
 - He has been well off since he started this job.
Tom hâlâ iyi durumda.
 - Tom is still doing well.
Peki, beni ikna ettiniz.
 - Well, you've convinced me.
Peki, belirsizliğin ekonomik faturası ne olacak?
 - Well, what about the economic price to be paid due to uncertainty?