Bunlar özel durumlar.
 - These are special circumstances.
Bu durumda siz ne yapardınız?
 - What would you do in this circumstance?
Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
 - Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
Keşke daha iyi şartlar altında görüşebilseydik.
 - I wish we could have met under better circumstances.
Şartlar benim yurt dışına gitmeme izin vermedi.
 - The circumstances did not allow me to go abroad.
Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
 - I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
 - We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
O koşulları detaylı olarak açıkladı.
 - He described the circumstances in detail.