O, bana zalim gibi görünüyor.
- She appears to me to be cruel.
O, zalim bir kişidir.
- He is a cruel person.
Bu son derece acımasız bir savaştı.
- It was an extremely cruel war.
Onun o kadar acımasız bir şey yapma yeteneğine sahip olduğunu hiç düşünmemiştim.
- I never thought he was capable of doing something so cruel.
Bir acımasız kıyım 1995 yılında Srebrenika'da işlendi.
- A merciless slaugter had been committed in Srebrenica in 1995.
O böceği acımasızca ezdi.
- He crushed the insect mercilessly.
Neden her zaman bu kadar gaddar olmak zorundasın?
- Why do you always have to be so cruel?
Bu acımasız kaderin güzel bir örneği.
- It's a perfect example of cruel fate.
Onun acımasız sözleriyle çok yaralandı.
- He was very hurt by her cruel words.
Neden her zaman bu kadar gaddar olmak zorundasın?
- Why do you always have to be so cruel?