Bestenin bu bölümünün biraz gerçek beceriye ihtiyacı var.Bunun piyanoda nasıl çalınacağını öğrenmek uzun zamanımı aldı.
 - This part of the tune needs some real skill. It took me ages to learn how to play it on the piano.
Tom bir fotoğrafçı olarak becerilerini geliştirmek istedi.
 - Tom wanted to hone his skills as a photographer.
Aleti ustalıkla idare etti.
 - He handled the tool skillfully.
Çalışan bir adama yaşına göre değil maharetine göre ödeme yapılmalı.
 - A working man should be paid in proportion to his skill, not his age.
Bir insan ne kadar çok yetenek öğrenirse, topluma o kadar daha çok katkıda bulunur.
 - The more skills one masters, the greater contribution one can make to society.
Lisa o kadar yeteneklidir ki kendisi için vida ve benzeri küçük nesneleri bile yapabilir.
 - Lisa is so skillful that she can even make screws and similar small objects for herself.