Zaman çabucak geçiyor.
 - Time passes by quickly.
Çocuk çabucak öğreniyor.
 - The child is learning quickly.
O, hızla yaşlanıyordu.
 - She was aging quickly.
Tartışma hızla kontrolden çıktı.
 - The argument quickly got out of control.
Ona mümkün olduğunca çabuk ihtiyacım var.
 - I need it as quickly as possible.
Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
 - World War One did not end quickly or easily.
Biz hepimiz öleceğiz, bazılarımız çabucak, diğerleri acele etmeyecek.
 - We will all die, some quickly, others will take their time.
Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
 - I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
Çok hızlı şekilde hareket etmek zorundayız.
 - We have to move very quickly.
Tom elinden geldiği kadar hızlı şekilde merdivene tırmandı.
 - Tom climbed up the ladder as quickly as he could.