hervorrufend

listen to the pronunciation of hervorrufend
İngilizce - Türkçe

hervorrufend teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

exciting
heyecan verici

Uzay yarışı tarihte heyecan verici bir dönemdi. - The space race was an exciting time in history.

1880 yılının seçim kampanyası heyecan verici değildi. - The election campaign of 1880 was not exciting.

exciting
{s} heyecanlı

Bugün çok heyecanlı bir gün. - Today is a very exciting day.

Heyecanlı bir oyundu.Herkes heyecanlandı. - That was an exciting game. Everybody was excited.

exciting
{f} heyecanlandır

Buz hokeyi heyecanlandırıcı bir spordur. - Ice hockey is an exciting sport.

İspanya'yı ilk ziyaretimde her şey beni heyecanlandırıyordu. - Everything was exciting to me when I visited Spain for the first time.

causing
(Dilbilim) ettirme
engendering
yol açmak
engendering
doğurma
exciting
heyecanlandırma
exciting
uyaran
causing
{f} neden ol

Soruna neyin neden olduğunu biliyor musun? - Do you know what's causing the problem?

O sese ne neden oluyor? - What's causing that sound?

creating
{f} yarat

Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı. - A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis.

Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız. - We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.

evoking
{f} çağrıştır
evoking
{i} çağrıştırma
exciting
heyecanlandırıcı

Buz hokeyi heyecanlandırıcı bir spordur. - Ice hockey is an exciting sport.

causing
sebep olan

Tüm soruna sebep olan sensin. - You're the one causing all the trouble.

Kovanlarına sebep olan şey bu olabilir. - That may be what's causing your hives.

creating
yaratma

Din hala kullanımda olan çeşitli takvimleri yaratmada çok önemli bir rol oynamıştır. - Religion played a very important role in creating the various calendars still in use.

O bir suçun öyküsünü yaratmada iyidir. - She's good at creating the narrative of a crime.

evoking
çağrıştırarak
exciting
{s} ilginç

Bu hikaye ilginç, eğlenceli ve hatta heyecan verici. - This story is interesting, funny and even exciting.

exciting
(Tıp) Uyarıcı, harekete sevkedici, kişide heyecan doğurucu
exciting
(sıfat) heyecanlandırıcı, heyecanlı, heyecan verici, ilginç, uyarıcı