Bayan misafire çayı veriyor.
- Die Dame gibt dem Gast den Tee.
Hayat sana limon veriyorsa, ondan limonata yap!
- Wenn das Leben dir Zitronen gibt, mach' Limonade daraus!
Babam tüm maaşını anneme veriyor.
- My father gives my mother all of his salary.
Babam benim arkadaşım çünkü bana bir sürü oyuncak veriyor.
- My father is my friend because he gives me a lot of toys.
Bu kitap, İç Savaş sırasında Amerika'daki yaşamın iyi bir resmini verir.
- This book gives a good picture of life in America during the Civil War.
Güneş bizi ışık ve ısı verir.
- The sun gives us light and heat.
There are many words that I don't understand.
- Es gibt viele Wörter, die ich nicht verstehe.
There are days where I feel like my brain wants to abandon me.
- Es gibt Tage, an denen ich den Eindruck habe, dass mein Gehirn mich im Stich lassen will.
There is no solution.
- Es gibt keine Lösung.
There isn't any solution.
- Es gibt keine Lösung.