Buradan çıktığıma elbette memnun olacağım.
- I'll sure be glad to get out of here.
Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
Tom bugünkü sınavı geçeceğinden bayağı emin.
- Tom is pretty sure that he'll pass today's exam.
Sen bunu bana anlatan ilk kişi değilsin, muhakkak son kişide değilsin.
- You're not the first person to tell me that, and surely you're not the last.
Muhakkak birine söyledin.
- Surely you told somebody.
Beni kimsenin izlemediğini sağlama bağladım.
- I made sure no one was following me.
Senin çocuklarının güvende olmalarını sağlamak için gücüm dahilinde her şeyi yapacağım.
- I'll do everything within my power to make sure your children are safe.
Bu mektubu mutlaka postala.
- Be sure to mail this letter.
Gece beni mutlaka ara.
- Be sure and call me tonight.
Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
- Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
Şüphesiz havalar düzelecektir.
- Surely the weather will become fine.
Şüphesiz onlara yardım etmek istiyoruz.
- We'd sure like to help them.
O kesinlikle iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow for sure, but not trustworthy.
Bu bilginin güvenilir olduğundan emin misin?
- Are you sure this information is reliable?
Keşke bunu kati olarak söyleyebilsem.
- I wish I could say for sure.
... Yes, of course, I have really kissed a girl. ...
... >>Lady Gaga: Yes, of course I have. [ Laughter ] ...