Begging from unknown entities isn't wise.
 - Bilinmeyen varlıklara yalvarmak akıllıca değil.
It broke my heart to see her begging for food.
 - Onu yiyecek için yalvarmasını görmek kalbimi kırdı.
She looked at me with a passionate expression of entreaty.
 - O bana tutkulu bir yalvarma ifadesiyle baktı.
Layla started praying.
 - Leyla yalvarmaya başladı.
Layla started praying.
 - Leyla yalvarmaya başladı.
You don't have to beg me.
 - Bana yalvarmak zorunda değilsin.
Begging from unknown entities isn't wise.
 - Bilinmeyen varlıklara yalvarmak akıllıca değil.
She implored him to come back.
 - O onun geri gelmesi için yalvardı.
The sick child's mother implored the doctor to come immediately.
 - Hasta çocuğun annesi hemen gelmesi için doktora yalvardı.
The man pleaded self-defence.
 - Adam kendini savunmak için yalvardı.
She pleaded with him to stay a little bit longer.
 - O, biraz daha uzun kalması için ona yalvardı.
Do not abandon us, I entreat.
 - Bizi terk etmeyin, yalvarıyorum.
She looked at me with a passionate expression of entreaty.
 - O bana tutkulu bir yalvarma ifadesiyle baktı.