Onlar da başkalarına adil olmalıdır.
 - They should also be fair to others.
Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
 - I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
Bunu için makul bir fiyat ödedik.
 - We paid a fair price for it.
O oldukça makul bir fiyat.
 - That's a fairly reasonable price.
Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
 - Tom is a fairly decent golfer.
Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
 - Tom did fairly well on the test he took yesterday.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
 - I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
Yağmurdan sonra, güzel hava.
 - After the rain, fair weather.
Yarın Tokyo'da hava güzel olacak mı?
 - Will it be fair in Tokyo tomorrow?
Öğretmen, sınavlarımızda not verirken çok adildi.
 - The teacher was very fair when she marked our exams.
Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
 - Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.