Tom Mary'ye tubasını başka bir yerde pratik yapmasını söyledi.
 - Tom told Mary to practice her tuba somewhere else.
İyi İngilizce yazma, çok fazla pratik gerektirir.
 - To write good English requires a lot of practice.
Alıştırma mükemmel yapar.
 - Practice makes perfect.
İkinci bir dil öğrenmek birçok alıştırma gerektirir.
 - Learning a second language requires a lot of practice.
Tom takım idmanını izledi.
 - Tom watched the team practice.
Tom, çocuklarını futbol antremanına götürdü.
 - Tom drove his children to soccer practice.