Tekstil fabrikasının pencereleri demir çubuklarla donatılmış bu yüzden fabrikada yangın çıktığında işçilerden çoğu öldü.
 - The textile factory's windows are fitted with iron bars so when a fire broke out inside the factory, most of the workers died.
Sağlığının az olması onu seyahatten alıkoydu.
 - Poor health prohibited him from traveling.
Okulun kıyafet kodu saçınızı doğal olmayan bir rengi boyamanızı yasaklıyor.
 - The school's dress code prohibits dyeing your hair a non-natural color.
Silah ihracatı yasaklandı.
 - The export of arms was prohibited.
Burada parketme yasaktır.
 - Parking is prohibited here.
Bariyerde biletini göster.
 - Show your ticket at the barrier.
Tom bir kalıp çikolata satın aldı.
 - Tom bought a bar of chocolate.
O bir kalıp sabun tüketti.
 - She used up a bar of soap.
Silah ihracatı yasaklandı.
 - Arms export was prohibited.
Her din cinayeti yasaklar.
 - Every religion prohibits murder.
Kapıyı sürgüleyip kilitledik.
 - We barred the door and locked it.
İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
 - An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
Mahkûm iki aydır parmaklıklar arkasındaydı.
 - The prisoner was behind bars for two months.
Tom uzun süredir demir parmaklıkların arkasında.
 - Tom has been behind bars for a very long time.
Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.
 - I can barely bend my left arm.
Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.
 - I can barely move my arms.
I couldn't get into the nightclub because I had been barred.
The restaurant prohibits smoking on the patio.