Yeni hükümetin malî sorunları var.
- The new government has financial troubles.
Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
- The rich have troubles as well as the poor.
O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
- She was always willing to help people in trouble.
Sana dert açmak istemiyorum.
- I do not want to cause you any trouble.
O, arkadaşını havaalanında karşılama zahmetine katlandı.
- She took the trouble to meet her friend at the airport.
Zahmetin için teşekkür ederim.
- Thank you for your trouble.
Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.
- Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would.
Kelime işlemci seni birçok dertten kurtaracak.
- The word processor will save you a lot of trouble.
Bana daha fazla sıkıntı verme.
- Don't give me any more trouble.
Bakar bakmaz bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım.
- I could tell at a glance that she was in trouble.
Jenny Japonca çalıştığından Japonya'da zorluk çekmedi.
- Having studied Japanese, Jenny had no trouble in Japan.
Tom arkadaş edinmede zorluk çekiyordu.
- Tom had trouble making friends.