Tom takım elbisesini değiştirdi.
 - Tom got his suit altered.
Elbisesini tek başına değiştirmek zorunda kaldı.
 - She had to alter her dress by herself.
Yeterli paramız olmadığı için planlarımızı değiştirmek zorundaydık.
 - We had to alter our plans because we didn't have enough money.
Senin her fikrini değiştirdiğin zaman planlarımı değiştirmekten usandım.
 - I'm tired of altering my plans every time you change your mind.