Bana sevgi dolu bir mektup gönderdi.
 - He sent me an affectionate letter.
Tom Mary'nin aşkını ve sevgisini nasıl kabul edeceğini bilmiyordu.
 - Tom didn't know how to accept Mary's love and affection.
O, çocukları için sıcak duygusal yakınlık gösteriyor.
 - He shows warm affection for his children.
Beni sevdiğini biliyorum, ama senin için bütün hissettiğim sadece yakınlıktır.
 - I know you love me, but all I feel for you is just affection.
O çok şefkatli bir baba.
 - He's a very affectionate father.
Kim sevgi ve şefkat istemez?
 - Who doesn't want love and affection?
Biraz şefkate ihtiyacım var.
 - I need a little affection.
O çok şefkatli bir baba.
 - He's a very affectionate father.