Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
 - Parents teach their children that it's wrong to lie.
Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
 - I'm afraid you have dialed a wrong number.
Bir insanı öyle kandırmak haksızlık.
 - It's wrong to trick people like that.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
 - He accused us of wronging him.
Ülke yanlış yolda ilerliyor.
 - The country is headed on the wrong track.
Matem tutmak için doğru ya da yanlış yol yoktur.
 - There's no right or wrong way to grieve.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
 - He accused us of wronging him.
Beklenenin tersine sen hatalıydın.
 - You were wrong after all.
Bu sabah yatağın ters tarafından kalkmışsın gibi görünüyor.
 - It seems like you got up on the wrong side of the bed this morning.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
 - There's nothing physically wrong with him.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
 - Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.