Gerçeğin farkındayım.
 - I am aware of the fact.
Ben tehlikenin farkındaydım.
 - I was aware of the danger.
Zaten ondan haberdarız.
 - We're already well aware of it.
Neler olup bittiğinden daha fazla haberdar olmak zorundayız.
 - We have to be more aware of what's going on.
Az sonra Boston trenine binmek zorunda olacağının farkında olan Tom, peronda Meryem'e tutkuyla sarıldı.
 - Tom, aware that he would soon have to board the train to Boston, had passionately clung to Mary on the station platform.
Onun farkında olmak zorundayız.
 - We have to be aware of that.