to be pressing in argument; to insist; to persist

listen to the pronunciation of to be pressing in argument; to insist; to persist
English - Turkish

Definition of to be pressing in argument; to insist; to persist in English Turkish dictionary

urge
{i} dürtü

Bir roman yazmak için ani bir dürtü hissetti. - He felt a sudden urge to write a novel.

Tom itiraf etme dürtüsü hissetti. - Tom felt the urge to confess.

urge
{i} teşvik

Tom Mary'yi daha çok çalışması için teşvik etti. - Tom urged Mary to study harder.

Tom Mary'yi sanat eğitimi alması için teşvik etti. - Tom urged Mary to study art.

urge
{f} ısrar etmek
urge
{f} ileri sürmek
urge
{i} arzu

Tom kaçma arzusu hissetti. - Tom felt the urge to run away.

Tom Mary'yi öpmek için bir arzu hissetti. - Tom felt an urge to kiss Mary.

urge
{f} baskı yapmak
urge
şiddetli istek
urge
{f} ısrarla tavsiye etmek
urge
zorlamak
urge
{f} teşvik et

Tom Mary'yi sanat eğitimi alması için teşvik etti. - Tom urged Mary to study art.

O, onu dikkatli sürmesi için teşvik etti. - She urged him to drive carefully.

urge
sevketmek
urge
gereksinim
urge
sıkıştırmak
to be in
olmak

Planında olmak istiyorum. - I want to be in your plan.

O anda Boston'da olmak müthiş heyecan vericiydi. - It was tremendously exciting to be in Boston at that time.

urge
ısrarla anlatmak
urge
(fiil) ileri sürmek, sevketmek, ısrarla tavsiye etmek, ısrar etmek, sıkıştırmek, zorlamak, baskı yapmak, teşvik etmek
urge
itici kuvvet
urge
{f} sıkıştırmek
English - English
urge