Fare canlı mı yoksa ölü mü?
- Is the rat alive or dead?
Ben balığı canlı tutacağım.
- I will keep the fish alive.
Tom Mary'nin ölü mü ya da diri mi olduğunu bilmiyor.
- Tom doesn't know if Mary is dead or alive.
Yılan diri mi yoksa ölü mü?
- Is the snake alive or dead?
Doktorlar onun öldüğünü düşünmüştü ama o bugün hâlâ hayatta ve sağlıklı ve bir işi ve bir ailesi var.
- The doctors thought he was dead, but today he is still alive and healthy, and has a job and a family.
Tom silahlı çatışmadan sağ salim kaçtı.
- Tom escaped the gun battle alive and well.
Annem hâlâ hayatta olsaydı, o zaman bana yardımcı olurdu.
- If my mother had still been alive, she would have helped me at that time.
Erkek kardeşlerin her ikisi de hâlâ hayatta.
- Both brothers are still alive.
Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
- The place was alive with creative young people.
Sivrisinekler seni canlı canlı yerler.
- The mosquitoes will eat you alive.
Bu sivrisinekler beni canlı canlı yiyorlar!
- These mosquitos are eating me alive!
Bakım hayatta olmak anlamına gelir.
- Caring means being alive.
Tom, hayatta olmak için kesinlikle şanslı.
- Tom certainly is lucky to be alive.
Hayatta kalmak için ne heyecanlı bir zaman.
- What an exciting time to be alive.
Biz ne olduğunun farkındaydık.
- We were alive to what was going on.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
Yaşayan en uzun adam Carl'dır.
- Carl is the tallest man alive.
Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.
- Elephants are the largest land animals alive today.
to keep the fire alive; to keep the affections alive.
The Boyne, for a quarter of a mile, was alive with muskets and green boughs. -- Thomas Babington Macaulay.
Tremblingly alive to nature's laws. -- William Falconer.
Northumberland was the proudest man alive. --Edward Hyde Clarendon.
... So a month later, he was still alive. ...
... These two, three things will keep television alive and ...