Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
 - As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.
 - I think you're reading too much into John's relationship with Jane.
Aramızdaki ilişkiler bozuk gibi görünüyor.
 - Relations between us seem to be on the ebb.
İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
 - The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
O, onun uzak bir akrabasıdır.
 - He is a distant relation of hers.
O onlarla akrabalığını bozdu.
 - He broke relations with them.
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
 - Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
 - Tom isn't interested in a relationship.
Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.
 - I'm not interested in a serious relationship.