Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Bilim adamları AIDS'e son vermek için harıl harıl çalışıyorlar.
- Scientists are working hard to put an end to AIDS.
Sami kendi hayatına son vermek istedi.
- Sami wanted to end his life.
Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
- Eisenhower had campaigned to end the war.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Onlar performansın bitiminden önce ayrıldılar.
- They left before the end of the performance.
Saat kaçta dersiniz biter?
- At what time does your class end?
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Başlangıcı olanın sonu da vardır.
- Whatever has a beginning also has an end.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Onun bitmeyen masallarından sıkıldım.
- He bored me with his endless tales.