He was exposed to many dangers.
- Birçok tehlikelere maruz kaldı.
We are becoming very aware of the dangers of secondhand smoke.
- Pasif içiciliğin tehlikelerinin daha çok farkına varıyoruz
Products with GMO are dangerous to human life.
- GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.
Radioactive matter is dangerous.
- Radyoaktif maddeler tehlikelidir.
Gusty winds are making travel hazardous for high profile vehicles.
- Şiddetli rüzgarlar yüksek profilli araçlar için seyahati tehlikeli yapıyorlar.
The use of optical instruments with this product will increase eye hazard.
- Bu ürünle birlikte optik aletlerin kullanımı göz tehlikesini artıracaktır.
There are dangers that threaten both men and women.
- Hem erkekleri hem de kadınları tehdit eden tehlikeler vardır.
There is a threat of a storm.
- Fırtına tehlikesi var.
Sami realized the peril he was in.
- Sami, içinde bulunduğu tehlikeyi fark etti.
Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
Would domestic peace be plunged into jeopardy?
- İç barış tehlikeye girer mi?
This plant is critically endangered.
- Bu bitki kritik tehlike altında.
Can Tatoeba contribute to the saving of endangered languages?
- Tatoeba, yok olma tehlikesinde olan dillerin korunmasında katkıda bulunabilir mi?
Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble.
- Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.
We've got a distress signal from that ship.
- Biz o gemiden bir tehlike sinyali aldık.
The ship flashed a distress signal.
- Gemi bir tehlike sinyali gönderdi.
They risked their lives on the dangerous trip.
- Tehlikeli yolculukta hayatlarını riske attılar.
He saved the child at the risk of his own life.
- Kendi canını tehlikeye atarak çocuğu kurtardı.