Definition of tedavi in Turkish English dictionary
- treatment 
He is entitled to better treatment.
 - Daha iyi tedavi hakkına sahiptir.
This is important enough for separate treatment.
 - Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.
 - cure 
There was no doctor who could cure her illness.
 - Onun hastalığını tedavi edebilecek herhangi bir doktor yoktu.
Doctors did everything they could to cure him.
 - Doktorlar onu tedavi etmek için ellerinden gelen her şeyi yaptı.
 - (medical) treatment; therapy 
 - tratment 
 - handling 
 - therapy 
Cookie is a therapy dog.
 - Cookie bir tedavi köpeğidir.
Doctors are about to repeat the disaster of hormone replacement therapy in women.
 - Doktorlar kadınlardaki hormon replasman tedavisi felaketini tekrarlamak üzereler.
 - healer 
 - cure, successful medical treatment 
 - remedy 
We have yet to discover an effective remedy for cancer.
 - Biz hâlâ kanser için etkili bir tedavi keşfetmek zorundayız.
Is there another remedy?
 - Başka bir tedavi var mı?
 - treatment, therapy, cure 
 - theraphy 
 - treated 
Bob felt embarrassed when he was treated in front of some girls.
 - Bob bazı kızların önünde tedavi edildiği için utandı.
He is sick and should be treated as such.
 - O hasta ve bu sıfatla tedavi edilmeli.
 - treated of 
 - curative 
 - tedavi etmek
 - cure 
Doctors did everything they could to cure him.
 - Doktorlar onu tedavi etmek için ellerinden gelen her şeyi yaptı.
At present it is medically impossible to cure this disease.
 - Şu anda bu hastalığı tedavi etmek tıbben mümkün değildir.
 - tedavi etmek
 - treat 
Acupuncture is often used to treat pain.
 - Akupunktur genellikle ağrıyı tedavi etmek için kullanılır.
Tea tree oil is a natural remedy that can be used to treat acne.
 - Çay ağacı yağı akneyi tedavi etmek için kullanılabilen doğal bir çözümdür.
 - tedavi edici
 - therapeutic 
 - tedavi etmek
 - 1. to treat (a patient, a disease). 2. to cure (a patient, a disease) 
 - tedavi araçları
 -  (Tıp) armamentarium of treatments
 - tedavi ederek
 -  (Tıp) curing
 - tedavi edici
 - treater 
 - tedavi edici
 - remediate 
 - tedavi edilebilir
 - treatable 
 - tedavi edilmiş
 -  (Tıp) cured
 - tedavi etme
 - entreating 
 - tedavi giderleri
 - treatment costs 
 - tedavi grubu
 -  (Tıp) treatment group
 - tedavi görmek
 - treated 
 - tedavi görmek
 - be treated 
 - tedavi indeksi
 -  (Tıp) therapeutic index
 - tedavi masrafları
 - treatment expenses 
 - tedavi merkezi
 -  (Tıp) treatment centre
 - tedavi merkezleri
 - treatment centers 
 - tedavi olmak
 - treated 
 - tedavi olmak
 - be treated 
 - tedavi planı
 -  (Diş Hekimliği) treatment plan
 - tedavi sistemi
 - treatment system 
 - tedavi sonrası
 -  (Tıp) post treatment
 - tedavi sonrası
 -  (Tıp) post-treatment
 - tedavi sonrası
 -  (Tıp) after treatment
 - tedavi sonuçları
 -  (Tıp) treatment outcome
 - tedavi yaklaşımı
 - treatment approach 
 - tedavi öncesi
 -  (Tıp) pretreatment
 - tedavi etme
 - to treat 
 - tedavi amaçlı
 - treatment-purpose 
 - tedavi amaçlı
 - therapeutic purpose 
 - tedavi amaçlı
 - for medicinal purpose 
 - tedavi amaçlı
 - for medical purpose 
 - tedavi amaçlı
 - for therapeutic purpose 
 - tedavi analizi
 -  (Tıp) treatment analysis
 - tedavi atmosferi
 -  (Pisikoloji, Ruhbilim) therapeutic atmosphere
 - tedavi aşamaları
 -  (Diş Hekimliği) sequence of treatment
 - tedavi bilimi
 - therapeutics 
 - tedavi eden
 - remedial 
 - tedavi edici
 - medical 
 - tedavi edici
 - medicinal 
 - tedavi edici
 - therapeutical 
 - tedavi edici
 - curative 
 - tedavi edilebilir
 - curable 
Are anal fissures curable?
 - Anal fissürler tedavi edilebilir mi?
 - tedavi edilebilirlik
 - curability 
 - tedavi edilemez
 - incurable 
That disease is incurable.
 - Bu hastalık tedavi edilemez.
Tom has an incurable disease.
 - Tom'un tedavi edilemez bir hastalığı var.
 - tedavi edilemez
 - irremediable 
Genetic diseases are mostly irremediable.
 - Genetik hastalıklar çoğunlukla tedavi edilemez.
 - tedavi edilemez
 - immedicable 
 - tedavi edilemez kimse
 - incurable 
 - tedavi edilemezlik
 - irremediableness 
 - tedavi edilemezlik
 - incurability 
 - tedavi edilmemiş
 - uncured 
 - tedavi edilmez
 - irrelievable 
 - tedavi etme eylemi
 - sanation 
 - tedavi etmek
 - physic 
 - tedavi etmek
 - nurse 
 - tedavi etmek
 - take 
 - tedavi etmek
 - to treat, to cure, to doctor 
 - tedavi etmek
 - remedy 
Tea tree oil is a natural remedy that can be used to treat acne.
 - Çay ağacı yağı akneyi tedavi etmek için kullanılabilen doğal bir çözümdür.
 - tedavi etmek
 - cleanse 
 - tedavi etmek
 - doctor 
Doctors did everything they could to cure him.
 - Doktorlar onu tedavi etmek için ellerinden gelen her şeyi yaptı.
 - tedavi görmek
 - to be treated; to undergo therapy 
 - tedavi hizmeti
 - treatment service 
 - tedavi krizi
 -  (Pisikoloji, Ruhbilim) therapeutic crisis
 - tedavi mütehassısı
 -  (Tıp) therapeutist
 - tedavi ne kadar sürecek
 - How long will the treatment take 
 - tedavi olmak
 - 1. to be treated; to undergo therapy. 2. to be cured 
 - tedavi penceresi
 -  (Pisikoloji, Ruhbilim) therapeutic window
 - tedavi safhaları
 -  (Diş Hekimliği) stages of treatment
 - tedavi sınıfı
 -  (Tıp) therapeutic class
 - tedavi tavsiyesi
 - treatment advice 
 - tedavi topluluğu
 -  (Pisikoloji, Ruhbilim) therapeutic community
 - tedavi uygulamak
 - administer treatment 
 - telkinle tedavi
 - faith cure 
 - telkinle tedavi
 - faith healing 
Does faith healing work?
 - Telkinle tedavi işe yarar mı?
 - telkinle tedavi eden kimse
 - faith healer 
 - temiz tedavi bölgesi
 -  (Tıp) clean treatment area
 - aktif tedavi
 - active treatment 
 - fizik tedavi teknisyeni
 -  (Askeri) physical therapy aide
 - fizik tedavi uzmanı
 -  (Askeri) physical therapist
 - psikolojik tedavi
 - psychological treatment 
 - tıbbi tedavi
 - medical therapy 
 - tıbbi tedavi
 -  (Tıp) clinic
 - tıbbi tedavi masrafları
 -  (Sigorta) medical expenses
 - tıbbi tedavi tesisi
 -  (Askeri) medical treatment facility
 - tedavi etmek
 - bring through 
 - acil cerrahi tedavi
 - immediate surgical treatment 
 - fizik tedavi
 - Physical therapy 
Tom will need physical therapy.
 - Tom'un fizik tedavisine ihtiyacı olacak.
 - tedavi olmak
 - be treat 
 - tedaviler
 - treatments 
I'd like to make an appointment for fluoride treatments for my son.
 - Oğluma florür tedavileri için bir randevu almak istiyorum.
What will be the cost of all the treatments?
 - Tüm tedavilerin maliyeti ne olacak?
 - acil durum sıhhi teknisyeni; acil tıbbi tedavi
 -  (Askeri) emergency medical technician; emergency medical treatment
 - acil tedavi
 - emergency treatment 
 - acil tıbbi tedavi
 -  (Askeri) emergency medical treatment
 - alternatif tedavi
 -  (Tıp) replacement treatment
 - ayakta tedavi
 - outpatient treatment 
 - ayakta tedavi
 - ambulatory treatment 
 - ayakta tedavi edilen
 - ambulant 
 - ayakta tedavi edilen
 - ambulatory 
 - ayakta tedavi edilen hasta
 - outpatient 
 - ayakta tedavi gören hastalar
 - ambulant patients 
 - ayakta tedavi gören yaralı
 - walking wounded 
 - banyo ile tedavi bilimi
 - balneology 
 - benzeri ile tedavi yöntemi
 - homeopathy 
 - benzeri ile tedavi yöntemi
 - homoeopathy [Brit.] 
 - bunun için daha önceden bir tedavi gördünüz mü
 - Have you previously been treated for it 
 - damar içi tedavi
 -  (Tıp) intravenous therapy
 - doku ile tedavi
 -  (Biyoloji) tissue therapy
 - eksik tedavi
 - incomplete treatment 
 - elle tedavi etmek
 - treat manually 
 - esas zayiat kabul ve tedavi gemisi
 -  (Askeri) primary casualty receiving and treatment ship
 - evde tedavi edilen
 - home-cured 
 - fizik tedavi
 - physiotherapy 
 - fizik tedavi kısım şefi
 -  (Askeri) chief physical therapist
 - fizik tedavi uzmanı
 - physiotherapist 
 - fiziki tedavi servisi
 -  (Askeri) physical medicine service
 - galvanik akımla tedavi etmek
 - galvanize 
 - gazlarla tedavi
 - aerotherapeutics 
 - güneş ışığı ile tedavi etmek
 - solarize 
 - hasta tedavi etmek
 - treat a patient 
 - hastanede tedavi etmek
 - hospitalize 
 - havadan taşınabilir tedavi birliği
 -  (Askeri) air transportable treatment unit
 - ilaçla tedavi
 - medication 
 - ilaçla tedavi edilebilir
 - medicable 
 - ilaçla tedavi etmek
 - to medicate 
 - ilaçla tedavi etmek
 - medicate 
 - ilaçla tedavi etmek
 - medicine 
 - imanla tedavi
 - faith healing 
 - imanla tedavi
 - faith cure 
 - imanla tedavi eden kimse
 - faith healer 
 - kataraktı tedavi etmek
 - couch 
 - kimyasal maddelerle tedavi
 - chemotherapy 
 - klinik tedavi uzmanı
 - clinician 
 - kombine tedavi
 -  (Tıp) combined modality therapy
 - maden tuzları ile tedavi
 - metallotheraphy 
 - meşguliyetle tedavi
 - occupational therapy 
 - oral antikoagulan tedavi
 -  (Tıp) oral anticoagulant therapy
 - ortopedik tedavi
 -  (Tıp) orthopaedic therapy
 - primer tedavi olarak
 -  (Tıp) as primary mode of treatment
 - psikolojik tedavi
 - psychotherapy 
 - standart tedavi
 -  (Pisikoloji, Ruhbilim) standard treatment
 - tamamlayıcı tedavi
 - after treatment 
 - tamamlayıcı tedavi
 - follow up 
 - tamamlayıcı tedavi
 - aftercare 
 - tedavi edilmek
 - doctor 
 - tedavi etmek
 - vet 
 - tıbbi tedavi tesisi; mesaj metin formatı
 -  (Askeri) medical treatment facility; message text format
 - yanlış tedavi
 - malpractice 
The doctor who treated Tom should be sued for malpractice.
 - Tom'u tedavi eden doktor yanlış tedavi için mahkemeye verilmeli.
 - yaralı kabul ve tedavi gemisi
 -  (Askeri) casualty receiving and treatment ship
 - yaralı tedavi istasyonu
 - dressing station 
 - yeterli tedavi analizi
 -  (Pisikoloji, Ruhbilim) adequate treatment analysis
 - zıt tedavi usulü
 - allopathy