I only did it for your satisfaction.
- Ben sadece senin tatminin için yaptım.
I trust the room will be to your satisfaction.
- Odanın sizi tatmin edeceğine güveniyorum.
Sami did everything to satisfy Layla.
- Sami, Leyla'yı tatmin etmek için her şeyi yaptı.
Tom is hard to satisfy.
- Tom'u tatmin etmek zor.
His paper was, on the whole, satisfactory.
- Onun raporu bir bütün olarak tatmin ediciydi.
Her explanation is by no means satisfactory.
- Onun açıklaması hiçbir şekilde tatmin edici değil.
The result was really satisfying.
- Sonuç gerçekten tatmin ediciydi.
No matter what your main purpose is in reading, books should never fail to provide contentment and satisfaction.
- Okumaktan asıl maksadın ne olursa olsun, kitaplar sana her zaman memnuniyet ve tatminkârlık duygusu verecektir.
You may content yourself with what we have.
- Bizim sahip olduğumuzla kendini tatmin edebilirsin.
It's not ideal, but it's the least unsatisfactory solution.
- Bu ideal değil, fakat en az tatmin edici olmayan çözüm.
We're never satisfied.
- Biz tatmin olmuş değiliz.
Tom never seems satisfied.
- Tom hiç tatmin olmuş gibi görünüyor.
Mary had every reason to be satisfied.
- Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
Mary had every reason to be satisfied.
- Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
Mary had every reason to be satisfied.
- Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
You look unsatisfied.
- Tatmin olmamış görünüyorsun.
Tom looks unsatisfied.
- Tom tatmin olmamış görünüyor.