Bolluk zamanlarında kıtlık zamanlarını hatırla.
 - In times of abundance, remember the times of famine.
Zorluk zamanlarında bize yardımcı olur.
 - It helps us in times of difficulty.
O ve ben vaktinde geldik.
 - She arrived on time. I arrived in time.
Tom akşam yemeği için eve tam vaktinde gelir.
 - Tom usually arrives home just in time for dinner.
Trene zamanında yetişmek için acele etti.
 - He hurried so as to be in time for the train.
Toplantıya zamanında yetişmek için acele edelim.
 - Let's hurry to be in time for the meeting.
Sorunu büyümeden halletmeyi zaman içerisinde öğreneceksiniz.
 - You'll learn in time that a stitch in time saves nine.
Eğer erken kalkarsan okula zamanında varabilirsin.
 - If you get up early, you can be in time for school.
Erken kalk ve zamanında ol.
 - Get up early, and you'll be in time.
You've got here in time for tea — I was just making some.