Aniden yağmur yağmaya başladı.
 - Suddenly rain began to fall.
Aniden, annem şarkı söylemeye başladı.
 - Suddenly, my mother started singing.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
 - Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
Dewey birdenbire bir kahraman oldu.
 - Dewey was suddenly a hero.
Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
 - If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
Onun birden istifade etmiş olması, bizim için büyük sürpriz.
 - To our great surprise, he suddenly resigned.
İki yıl önce kardeşimin ansızın ölmesinden beri, yengem onun kendisine bıraktığı küçük mücevher dükkanına gitmeye devam etti.
 - Since my brother died suddenly two years ago, my sister-in-law has valiantly kept going the small jewellery store he left her.
Köprü ansızın yıkıldı.
 - The bridge suddenly gave way.
Birden bire kör olsan ne yaparsın?
 - If you became blind suddenly, what would you do?
Birden bire ne olduğunu fark ettim.
 - I suddenly realized what was happening.
... And I suddenly now have two flat tires. ...
... My brain suddenly starts going, like, oh no, I'm still ...