Guilt is written all over your face.
- Suçluluk tüm yüzünde yazılı.
He could not refrain from smiling, though with a slight sense of guilt.
- Hafif bir suçluluk duygusu olsa da o kendini gülmekten alamadı.
Slavery is a crime against humanity.
- Kölelik, insanlık dışı bir suçtur.
Slavery is a crime against humanity.
- Angarya, insanlık dışı bir suçtur.
Pedophilia is a very serious offense.
- Pedofili çok ciddi bir suçtur.
This was Tom's third offense, so he was put in jail.
- Bu Tom'un üçüncü suçuydu, bu yüzden hapse kondu.
Not only you but I also was to blame.
- Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
She consented to take the blame.
- Suçu üstlenmeye razı oldu.
To err is human. To blame somebody else for your errors is even more human.
- Hatasız kul olmaz. hataların için başka birini suçlamak daha insanidir.
Don't blame him for the error.
- Hata için onu suçlamayın.
He accused us of wronging him.
- Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
They blamed themselves for being wrong.
- Hata olduğu için kendilerini suçladılar.
Was he, in fact, guilty of wrongdoing?
- Aslında o haksızlıktan dolayı suçlu muydu?
Such an offence is punished by a fine and/or imprisonment.
- Böyle bir suç ceza ve / veya hapis ile cezalandırılır.
Sami committed an offence.
- Sami bir suç işlemişti.
He convinced me that it was not his fault.
- Onun onun suçu olmadığına beni ikna etti.
He will never admit his fault.
- O, suçunu asla itiraf etmeyecektir.
In Singapore, one way to punish a criminal is to whip him or her.
- Singapur'da bir suçluyu cezalandırmanın bir yolu onu ya da onu kırbaçlamaktır.
In Singapore, one way to punish criminals is to whip them.
- Singapur'da suçluları cezalandırmanın bir yolu da onları kırbaçlamaktır.
He could not refrain from smiling, though with a slight sense of guilt.
- Hafif bir suçluluk duygusu olsa da o kendini gülmekten alamadı.
The police's job is to prevent and investigate crime.
- Polisin işi suçu önlemek ve araştırmaktır.
It was an inside job.
- İçeriden birinin yardımıyla işlenmiş bir suçtu.
He was guilty of making a mistake.
- O, bir hata yapmaktan suçluydu.
He was found guilty of murder.
- O cinayetten suçlu bulundu.
The increase in juvenile delinquency is a serious problem.
- Çocuk suçluluğundaki artış ciddi bir sorundur.
What you're doing right now is a felony.
- Şu anda yaptığın şey bir suç.
Throwing eggs is a felony if the damage done by the eggs exceeds 400$.
- Yumurta atmak yumurtalar tarafından yapılan hasar 400 doları aşarsa bir suçtur.
Rape is a horrible crime.
- Tecavüz korkunç bir suçtur.
Dan was arrested and charged with rape.
- Dan tutuklandı ve tecavüzle suçlandı.
Cürüm nispeti mütemadiyen fazlalaşıyor.
- Suç oranı sürekli olarak artıyor.