Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
 - I'm afraid you have dialed a wrong number.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
 - Parents teach their children that it's wrong to lie.
Ona haksızlık ettiğimi düşünüyor.
 - She thinks that I wronged her.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
 - He accused us of wronging him.
Yanlış yolda gidiyorsunuz.
 - You're going the wrong way.
Matem tutmak için doğru ya da yanlış yol yoktur.
 - There's no right or wrong way to grieve.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
 - He accused us of wronging him.
Tom yatağın ters tarafından kalktı ve bütün gün suratsızdı.
 - Tom got up on the wrong side of the bed and has been grouchy all day.
Bu sabah yatağın ters tarafından kalkmışsın gibi görünüyor.
 - It seems like you got up on the wrong side of the bed this morning.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
 - Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
 - There's nothing physically wrong with him.
Injustice is a heinous wrong.