Tom FBI için bir muhbir.
 - Tom is an informant for the FBI.
Sami, Leyla'nın bir polis muhbiri olduğunu düşündü.
 - Sami thought Layla was a police informant.
O cinayete tanıklık etti.
 - He witnessed the murder.
O, onun öldürülüşüne tanıklık etti.
 - She witnessed him being killed.
Esperantistlerin ve Yehova Şahitlerinin yaklaşımları arasındaki herhangi bir farklılık görmüyorum.
 - I don't see any differences between the approaches of Esperantists and of Jehovah's Witnesses.
Aslında trafik kazasına şahit olmadım.
 - Actually, I did not witness the traffic accident.
İspiyoncu hakkında herhangi bir bilgi ifşa edemem.
 - I cannot disclose any information about the informant.