Birisi masanın üstünde yanan bir sigara bıraktı.
- Someone left a burning cigarette on the table.
Tom yanan bir binadan bir çocuğu kurtarmaya çalışırken öldü.
- Tom died trying to save a child from a burning building.
O, zamanında varmak için koştu.
- He ran, so as to arrive on time.
Trene zamanında yetişmek için acele etti.
- He hurried so as to be in time for the train.