Çok gösterişsiz giyinmişti.
 - He dressed very modestly.
En iyi olduğunuzda alçakgönüllü olmak zordur.
 - It's hard to be modest when you're the best.
Onun alçakgönüllülüğü saygı duymaya değer..
 - His modesty is worth respecting.
Biraz daha mütevazi olmaya çalış.
 - Try to be a bit more modest.
Tom mütevazi, değil mi?
 - Tom is modest, isn't he?
Tom sadece mütevazi oluyor.
 - Tom is just being modest.
Belki de Tom sadece mütevazi davranıyor.
 - Maybe Tom is just being modest.
Geçen yıl fiyatlarda makul bir artış vardı.
 - There was a modest rise in prices last year.
O kadar namusludur ki banyo yaparken kendi gözlerini bağlar.
 - She's so modest that she blindfolds herself when taking a bath.
Bay Smith tanıdığım kadarıyla alçak gönüllü bir adamdı.
 - Mr Smith, as I knew him, was a modest man.
Yaşlandıkça, daha alçak gönüllü oldu.
 - The older he grew, the more modest he became.