Saçınız gerçekten dağınık görünüyor.
- Your hair really does look untidy.
Tom'un masası o kadar dağınıktı ki, temizlikçi odayı temizlemeyi reddetti.
- Tom's desk was so untidy that the cleaner refused to clean the room.
Tom düzensiz, değil mi?
- Tom is untidy, isn't he?
Annem odamın düzensiz olmasından hoşlanmıyor.
- My mother doesn't like my room being untidy.
Özensiz görünmeye çalışmıyorum asla, ama itiraf etmeliyim ki, istemeden yaptığım yazım hatalarıyla adım çıkmıştır.
- I don't ever try to be sloppy. But I have to admit, I'm notorious for making unintentional typos.
Tom özensiz bir ressamdır.
- Tom is a sloppy painter.
Tom yarım yamalak iş yaptığımı söylüyor.
- Tom says I do sloppy work.
O bir yarım yamalak öpücü.
- He's a sloppy kisser.
O özensiz ve dikkatsiz.
- She's sloppy and careless.