Whenever she comes back from a journey, she brings a gift for her daughter.
- O, ne zaman bir seyahatten geri gelse, kızı için bir hediye getirir.
Life is like a journey.
- Hayat bir seyahate benzer.
Traveling makes people knowledgeable.
- Seyahat, insanları bilgili yapar.
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
I am short of money for my trip.
- Seyahatim için yeterli param yok.
Tom is leaving on a trip on Friday.
- Tom cuma günü bir seyahata çıkıyor.
He went on a voyage to America.
- O, Amerika'ya seyahate gitti.
Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
- Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
I'm travelling alone.
- Yalnız seyahat ediyorum.
Traveling abroad is now more popular.
- Yurt dışında seyahat şimdi daha popüler.
Traveling abroad is out of the question.
- Yurt dışında seyahat söz konusu değil.