selbständig

listen to the pronunciation of selbständig
English - Turkish

Definition of selbständig in English Turkish dictionary

alone
yalnız

Ormanda yalnız başına yaşadı. - He lived alone in the forest.

Yalnız yaşamaya alışkın. - She is used to living alone.

autonomous
özerk

ABD'nin özel kolejleri ve üniversiteleri özerktir. - The private colleges and universities of the United States are autonomous.

alone
Iet alone kendi haline bırakmak
alone
yalnız tek başına
alone
{s} yalnız; kimsesiz. z. yalnız, yalnız başına, tek başına
alone
yalnız başına

Tom bu işi yalnız başına yapabilir. - Tom can do this work alone.

İş onun tarafından yalnız başına mı yapıldı. - Was the work done by him alone?

alone
{s} kimsesiz

Ben gidersem kimsesiz olacaksın. - If I go, you'll be all alone.

alone
karışmamak
alone
bir başına
alone
meşgul olmamak
autonomous
{s} özerk, otonom
alone
sadece

Şu anda, Tom sadece yalnız bırakılmayı istiyor. - Right now, Tom just wants to be left alone.

Sadece yalnız bırakılmak istediler. - They just wanted to be left alone.

alone
tek başına

O tek başına yürümeyi sever. - She likes to walk alone.

Tek başına yaşıyordu. - She is used to living alone.

autonomous
özerklige ait