Tom Mary'ye büyük olasılıkla yarışı kimin kazanacağını düşündüğünü sordu.
- Tom asked Mary who she thought would be the most likely to win the race.
Tom büyük olasılıkla kırmızı arabayı satın alacak.
- Tom will most likely buy the red car.
Tom Mary'nin büyük bir olasılıkla ne yapacağını biliyordu.
- Tom knew what Mary would most likely do.
Tom büyük bir olasılıkla geç kalacak.
- Tom is very likely to be late.
Ed is the odds-on choice for class president, because he has good sense and good humor.
Tom'un büyük ihtimalle yarışı kazanacak kişi olduğunu düşünüyorum
- I think Tom is the one most likely to win the race.
Tom büyük ihtimalle başarılı olacak.
- Tom is the most likely to succeed.
Tom büyük ihtimalle gelmeyecek.
- Tom isn't very likely to come.
Tom Mary'nin adres defterini nerede sakladığını büyük ihtimalle bilmiyor.
- Tom isn't very likely to know where Mary keeps her address book.
Büyük olasılıkla o geç kalacak.
- It's very likely that he'll be late.
Taro büyük olasılıkla üniversite giriş sınavını geçecek.
- Taro is very likely to pass the university entrance examination.
Tom is very likely to be late.
- Tom ist sehr wahrscheinlich spät dran.
It's very likely that someone will be waiting for us.
- Es ist sehr wahrscheinlich, dass jemand auf uns warten wird.