Biz okulun önünde buluştuk.
- Wir haben uns vor der Schule getroffen.
Okula bisikletle gider.
- Er fährt mit dem Fahrrad zur Schule.
Okul sabah sekiz otuzda başlar.
- Die Schule fängt um halb neun morgens an.
Genç olmak, okula gitmek zorunda kalmak demektir.
- Jung zu sein bedeutet, dass man in die Schule gehen muss.
Lütfen okul kurallarına uyun.
- Please obey the school rules.
Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
- You don't go to school on Sunday, do you?
Bir işletme fakültesine gitmek istiyorum.
- I would like to go to a business school.
Tom az önce hukuk fakültesinden mezun oldu.
- Tom has just graduated from law school.
Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
- What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
Tom her zaman öğretmenler kendisine izin verdiği sürece geç saatlere kadar okulda kalır.
- Tom always stays at school as late as the teachers allow him to.
Bir sürücü okuluna gidiyorum.
- I go to a driving school.
Okul kütüphanemizin bir sürü kitabı var.
- Our school library has many books.
Bizim tekne bir balık sürüsünü izledi.
- Our boat followed a school of fish.
Mary güzel bir elbise giyerek okulda ortaya çıktı.
- Mary showed up at school wearing a nice dress.
Bizim güzel bir okul kütüphanemiz var.
- We have a nice school library.
Tom Mary'nin okuldaki davranma tarzını görmezlikten gelmeye devam etmeyi reddetti.
- Tom refused to continue to ignore the way Mary was behaving at school.
Lisedeyken ne tarz müzikten hoşlanırdın?
- What kind of music did you like when you were in high school?