savunmasız

listen to the pronunciation of savunmasız
Turkish - English
defenseless

The actions she took were too careless, and she was left defenseless. - Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.

Layla killed innocent and defenseless babies. - Leyla masum ve savunmasız bebekleri öldürdü.

vulnerable

I don't feel vulnerable. - Ben savunmasız hissetmiyorum.

Tom looks vulnerable. - Tom savunmasız görünüyor.

undefended
unguarded
indefensible
defenceless [Brit.]
defenceless
helpless
naked
savunmasız bırakma suçu
mayhem
savun
{f} advocate

He advocates a revision of the rules. - Kuralların bir revizyonunu savunuyor.

He advocated the reduction of taxes. - Vergilerin azaltılmasını savundu.

savun
{f} defending

I was defending myself. - Kendimi savunuyordum.

No one is defending my country. - Kimse ülkemi savunmuyor.

savun
defend

Paris did her best to defend her liberties. - Paris, özgürlüklerini savunmak için elinden geleni yaptı.

They defended their country against the invaders. - Onlar istilacılara karşı ülkelerini savundular.

savun
argue for
savun
stick up for

I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting. - Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.

Turkish - Turkish

Definition of savunmasız in Turkish Turkish dictionary

SAVUNMASIZ
Savunma gücü olmayan