satı

listen to the pronunciation of satı
Turkish - English
sale, selling
{i} purchasing

The Argentine president said that diabetes is a disease of people with high purchasing power. - Arjantin devlet başkanı şekerin yüksek satın alma gücü olan insanların bir hastalığı olduğunu söyledi.

I think you should probably see someone from Purchasing. - Sanırım muhtemelen Satın almadan biriyle görüşmen gerekiyor.

selling

Whenever I go to this store, they're selling freshly baked taiyaki cakes. - Bu dükkâna her ne zaman gitsem, taze pişmiş taiyaki kekleri satıyorlar.

This newspaper is selling fewer and fewer copies. - Bu gazete gittikçe daha az kopya satıyor.

sale

These are on sale everywhere. - Bunlar her yerde satılıyor.

He realized a large sum by the sale of the plantation. - O ekili alanın satışını büyük miktarda gerçekleştirdi.

Turkish - Turkish
Satma işi, satış
Adanmış
Satmak işi, satış
SATI'
(Osmanlı Dönemi) Yükselerek görünen. Nur saçan. Parlak
SATI'
(Osmanlı Dönemi) (Sâtı'a) Yükselerek meydana çıkan
satı çırpan
ilk kadın milletvekili
satı çırpan
Ankara'nın Kazan Köyü muhtarı iken Atatürk tarafından milletvekili olması sağlanan ilk kadın vekil