The guide sat at the front right of the raft.
 - Rehber salın ön sağında oturdu.
Tom floated down the river on a raft.
 - Tom bir sal üzerinde nehirden aşağı süzülüyordu.
The musician shook his head and pushed his little piano away.
 - Müzisyen kafasını salladı ve küçük piyanosunu itti.
We shook nuts from the tree.
 - Biz ağaçtan fındıkları salladık.
I felt the house shake a little. Didn't you?
 - Ben evin biraz sallandığını hissettim, sen hissetmedin mi?
I felt the house shake.
 - Ben evin sallandığını hissettim.
I rocked the baby on my knee.
 - Bebeği dizimde salladım.
The hand that rocks the cradle rules the world.
 - Beşik sallayan el dünyayı yönetir.
Cookie wagged his tail and barked.
 - Cookie kuyruğunu salladı ve havladı.
The dog wagged its tail eagerly.
 - Köpek hevesle kuyruğunu salladı.
Tom waggled his finger at Mary.
 - Tom Mary'ye parmağını salladı.
I rocked the baby on my knee.
 - Bebeği dizimde salladım.
Tom rocked back and forth in his chair.
 - Tom sandalyesinde ileri geri sallandı.
The house started shaking.
 - Ev sallanmaya başladı.
Don't you feel the house shaking?
 - Evin sallanışını hissetmiyor musun?
Tom brandished a shotgun on Mary.
 - Tom, Mary'nin üzerine bir av tüfeği salladı.
She shouted and threatened a policeman by brandishing a knife.
 - O, polise bağırdı ve bir bıçak sallayarak tehdit etti.
Tom floated down the river on a raft.
 - Tom bir sal üzerinde nehirden aşağı süzülüyordu.
Tom floated downstream on a raft.
 - Tom bir salla akıntı yönünde batmadan yüzdü.
Mary was mugged on her way home.
 - Mary eve giderken saldırıya uğrayıp soyuldu.
The mayor of Naples has apologised to a US tourist who was beaten up by local residents shortly after he was mugged.
 - Napoli belediye başkanı, saldırıya uğradıktan kısa bir süre sonra yerel halk tarafından dövülen bir Amerikalı turistten özür diledi.