sahile

listen to the pronunciation of sahile
Turkish - English

Definition of sahile in Turkish English dictionary

sahil
seaside

Can you go to the seaside tomorrow? - Yarın sahile gidebilir misin?

I've been to the seaside by car. - Ben araba ile sahile gittim.

sahil
coast

The natives of the North-West Pacific Coast of America were probably descendants of tribes from Asia. - Amerika'nın Kuzey-Batı Pasifik sahili yerlileri muhtemelen Asyalı kabilelerin soyundandı.

We went to the coast for our summer vacation. - Yaz tatilimiz için sahile gittik.

sahil
beach

After dinner, I take a walk on the beach. - Akşam yemeğinden sonra, sahilde bir yürüyüş yaparım.

What time of year do you usually like to spend time on the beach? - Yılın hangi zamanında genellikle sahilde zaman geçirmek istersin?

sahil
shore

Tom and Mary paddled their canoe along the shoreline, looking of a place to camp. - Tom ve Mary kamp yapacak bir yer arayarak sahil boyunca kanolarını kullandılar.

He is 60 and still builds sand castles in the shore. - O 60 yaşında ve hala sahilde kumdan kaleler inşa eder.

sahile atmak
wash ashore
sahile doğru
shoreward
sahile doğru
shorewards
sahile doğru esmek
set in
sahile en kısa yoldan nasıl giderim
Which is the shortest way to the beach
sahile vuran dalga
beachcomber
sahile vurmak
to be stranded
sahile çarpan dalga
roller
sahile çekmek
beach
sahile çekmek
to beach
sahil
{i} bank
sahil
heated
sahil
littoral
sahil
strand

Timmendorfer Strand is a well-known beach town. - Timmendorfer Strand tanınmış bir sahil kasabasıdır.

sahil
sea front
sahil
coastline

The city has a long coastline. - Şehrin uzun bir sahil şeridi var.

sahil
the coast

According to the weather forecast, the typhoon is likely to approach the coast. - Hava tahmini göre tayfunun sahile yaklaşması muhtemeldir.

As far as I can tell, the coast is clear. - Bildiğim kadarıyla sahil açık.

sahil
coast of
dalgaların sahile vurup kırılması
breach
sahil
seashore

She sells seashells by the seashore. - O, sahilde deniz kabukları satar.

When I was a child, I used to go to the seashore every summer. - Ben bir çocukken, ben her yaz sahile giderdim.

sahil
seaboard
sahil
coastal

Blackpool is a coastal town. - Blackpool bir sahil kasabasıdır.

sahil
sea coast
sahil
(kumlu) hurst
sahil
waterside
sahil
seashore, shore, coast, beach; seafront
sahil
hurst
sahil
seafront
sahil
seacoast
sahil
ashore
Turkish - Turkish

Definition of sahile in Turkish Turkish dictionary

SAHİL
(Osmanlı Dönemi) Deniz, göl veya akarsu kenarı. Kıyı, yalı
sahil
Kıyı, yaka, yalı
sahil
Kıyı, yaka, yalı: "Bir gün, adanın sahilinde, bir soğan yüklü kayık gelip demirledi."- S. F. Abasıyanık
sahil
At kişnemesi
sahil
Kuzey Amerika'da kumlu ve kumtaşlı kıyı tepelerinden meydana gelen bölge