Definition of repeated, done over again, reiterated in English Turkish dictionary
- repeat
- {i} tekrar
Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.
-If you flunk this exam, you'll have to repeat the course.
Lincoln sözlerini tekrarladı.
-Lincoln repeated the words.
- rep
- {i} fitilli döşemelik kumaş
- rep
- {i} ahlaksız
- rep
- {i} sefil
- rep
- (Tıp) Bir röntgen ışınım birimi (doku gramı başına 93 erg veren ışınım)
- repeat
- {f} aralıksız ateş etmek (tüfek)
- repeat
- {i} tekrarlama
Bir bütün olarak tanımadan bir hatayı tekrarlamak hepsinin içinde en büyük hatadır.
-Repeating a mistake without recognizing it as one, is the biggest mistake of all.
Böylesine dikkatsiz bir hatayı tekrarlama.
-Don't repeat such a careless mistake.
- rep
- bkz.repertory
- rep
- satıcı
- rep
- satış memuru
- repeat
- yeniden yayınlanan bağdarlama
- rep
- {i} ün
Tom şehrin civarında çok kötü bir üne sahiptir.
-Tom has a very bad reputation around town.
Geç karar vermesiyle ünlüdür.
-He has a reputation for taking a long time to make a decision.
- rep
- {i} temsilci [amer.]
- rep
- kumaş/temsilci/repertuar
- rep
- (Tekstil) rips
- rep
- {k} report, representative
- rep
- (isim) fitilli kumaş, temsilci [amer.], ün, şöhret, sefil, ahlaksız, fitilli döşemelik kumaş
- rep
- {i} şöhret
Kaza onun şöhretinde bir leke bıraktı.
-The incident left a spot on his reputation.
O skandal onun şöhretine mal oldu.
-That scandal cost him his reputation.
- rep
- {i} fitilli kumaş
- repeat
- tekrar söylemek