Mary kontrollü bir eşti.
 - Mary was a controlled wife.
Araba dijital kontrollü klima ile donatılmıştır.
 - The car is equipped with digitally controlled air conditioning.
Fadıl, bölgedeki uyuşturucu ticaretini kontrol etti.
 - Fadil controlled the drug trade in the area.
Tom Mary'ye vurmak istedi ama kendini kontrol etti.
 - Tom wanted to hit Mary, but he controlled himself.