- Definition of pratik in Turkish English dictionary
-  {s} practical Your plan has the virtue of being practical. -Senin planının pratik olma üstünlüğü var. 
 His idea is practical. -Onun fikri pratiktir. 
 
-  {i} practice Do you practice any sport? -Herhangi bir sporu pratik yapıyor musun? 
 Tom practices playing the bassoon every day. -Tom her gün fagot çalarak pratik yapar. 
 
- experience Tom has no practical experience. -Tom'un hiçbir pratik deneyimi yoktur. 
 
- practical experience 
- banausic 
- in- 
- down to earth 
- practical, handy; applied; application, practice; practical experience/skill/knowledge 
- practical experience; practical knowledge; practical skill 
- practical, pragmatic, down-to-earth, sensible 
- rough and ready 
- handy 
- applied 
- businesslike 
- practical, handy, useful 
- convenient 
- praxis 
- practical, capable of being put into practice in everyday life 
- application, practice, putting into practice, carrying out 
- workaday 
- pragmatic 
- operable 
- functional 
-  {i} practise He usually wants to practise his English on me. -O genellikle İngilizcesini benim üzerimde pratik yapmak istiyor 
 I want to practise my English. -İngilizcemi pratik yapmak istiyorum. 
 
- practic 
- pratic 
- exercitation 
- pragmatical 
- active 
- pratik yapmak
-  {f} practice He used every chance to practice English. -İngilizceyi pratik yapmak için her fırsatı kullandı. 
 I want to practice with you. -Seninle pratik yapmak istiyorum. 
 
- pratik yapmak
- practise I want to practise my English. -İngilizcemi pratik yapmak istiyorum. 
 He usually wants to practise his English on me. -O genellikle İngilizcesini benim üzerimde pratik yapmak istiyor 
 
- pratik (kimse)
- practical 
- pratik bir şekilde
- practically 
- pratik davranmamak
- impractical 
- pratik davranmamak
- be impractical 
- pratik eğitim
- hands on training 
- pratik ingilizce
- practical english 
- pratik iş görme usulü
- rule of thumb 
- pratik kullanım
- practical use 
- pratik olarak
- a rule of thumb 
- pratik olmayan
- unworkable 
- pratik uygulamalar
- practical applications 
- pratik yaparak öğrenmek
-  (deyim) pick up
- pratik yapma
- practicing 
- pratik yapmak
- dust off 
- pratik yapan kimse
- practitioner 
- pratik bir şekilde
- in a practical way 
- pratik amaçlı uygulama
- practice implementation 
- pratik başlık
-  (Çevre) quick doff hood
- pratik beceri
- practical skill 
- pratik bilgi
-  (Hukuk) practical information
- pratik bir valiz seti görmek istiyorum
- I would like to see a practical set of luggage 
- pratik elastisite limiti
- practical limit of elasticity 
- pratik kapasite
-  (Teknik,Ticaret) practical capacity
- pratik kazandırmak
- give someone practice 
- pratik mükemmelleştirir
- practice makes perfect 
- pratik olarak
- practically I'm practically an adult. -Ben pratik olarak yetişkinim. 
 Tom Jackson practically built this town. -Tom Jackson bu kasabayı pratik olarak inşa etti. 
 
- pratik olarak
- pratical 
- pratik olmama
- impracticability 
- pratik olmama
- impracticality 
- pratik olmayan
- unpractical 
- pratik yapma etkisi
-  (Pisikoloji, Ruhbilim) practice effect
- pratik yapma limiti
-  (Pisikoloji, Ruhbilim) practice limit
- pratik yapmak
- to practice Tom showed up late to practice yesterday. -Tom dün pratik yapmak için geç geldi. 
 I want to practice with you. -Sizinle pratik yapmak istiyorum. 
 
- pratik yapmak
- to practise, to practice 
- pratik yemek
- instant meal 
- pratik yöntem
- rule of thumb 
- pratik zeka
-  (Pisikoloji, Ruhbilim) practical intelligence
- pratik zeka
- quick-wit 
- pratik zekâ
- ingenuity 
- pratik zekâlı
- ingenious 
- pratik şey
- practicality 
- teorik pratik
- theoretical practice 
- pratik zekâ
- presence of mind 
- pratik zekâ
- drive 
- pratik zeka
- ingenuity 
- pratik zekâ
- philosophy 
- tehlike anında pratik zekâ
- presence of mind