pleite

listen to the pronunciation of pleite
English - Turkish

Definition of pleite in English Turkish dictionary

bankruptcy
iflas

Babamın şirketi iflasın eşiğindedir. - My father's company is on the verge of bankruptcy.

Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır. - Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.

broke
parasız

Seninle gitmek istiyorum ama beş parasızım. - I'd like to go with you, but I'm broke.

Tom ve Mary beş parasız. - Tom and Mary are broke.

broke
{s} züğürt

Züğürt olmasam onu alırdım. - If I weren't broke, I'd buy it.

Tom ayın sonuna kadar her zaman züğürt. - Tom is always broke by the end of the month.

broke
{s} meteliksiz

Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu söyledi. - Tom says Mary is broke.

Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu söyledi. - Tom said Mary is broke.

broke
{f} kır

Bu pencere bir aydır kırıktır. - This window has been broken for a month.

Kayak yaparken bacağını kırdı. - He broke his leg skiing.

broke
eli boş
bankruptcy
batkı
bankruptcy
{i} yenilgi
bankruptcy
{i} mahvolma
bankruptcy
{i} batış
bankruptcy
{i} başarısızlık
bankruptcy
(Kanun) acz hali
bankruptcy
fraudulent bankruptcy hileli iflas
broke
{s} cebi delik
broke
f., bak. break