With work, we can expand our markets.
- Çalışarak, pazarlarımızı genişletebiliriz.
Many efforts have been make to develop market for imports.
- İthalatlar için pazarlar geliştirmek için epeyce çaba sarfedilmektedir.
I don't know anything about marketing.
- Pazarlama hakkında bir şey bilmiyorum.
We need to develop a marketing plan.
- Bir pazarlama planı geliştirmemiz gerek.
She used to play tennis every Sunday.
- Her pazar tenis oynardı.
In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.
- Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
You go to the bazaar not to become a sheep, but to buy sheep.
- Bir koyun olmamak için, ama bir koyun almak için pazara gidin.
The bazaar ended a great success.
- Pazar büyük bir başarıyla bitti.
If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
- Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
He is the manager of the marketing department.
- O, pazarlama bölümü yöneticisidir.
You don't go to school on Sunday, do you?
- Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
I go to church every Sunday.
- Her pazar kiliseye giderim.
My friend told me that this coming Monday an exhibition about Spanish history is opening.
- Arkadaşım bana bu önümüzdeki pazartesi İspanyolca tarihi hakkında bir sergi açılacağını söyledi.
Christmas is a good time to market new toys.
- Noel yeni oyuncaklar pazarlamak için iyi bir zamandır.