parlatılmamış

listen to the pronunciation of parlatılmamış
Turkish - English
unkempt
unpolished
parla
shone

My father polished his car till it shone. - Babam parlayıncaya kadar arabasını cilaladı.

The stars shone all the time. - Yıldızlar her zaman parladı.

parla
{f} shine

Give my shoes a good shine. - Ayakkabılarımı iyice parlat.

The light shines in the darkness. - Işık karanlıkta parlar.

parla
{f} glisten
parla
{f} blaze
parla
{f} sparkle

Mary's eyes sparkled like diamonds. - Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.

Her eyes sparkled like diamonds. - Onun gözleri elmas gibi parladı.

parla
{f} shining

The moon is shining brightly tonight. - Bu gece ay parlak bir şekilde parlıyor.

That actress is the shining star in the company. - O aktris şirketteki parlayan yıldızdır.

parla
{f} glistening
parla
flame

The logs flamed brightly. - Kütükler parlak şekilde alev alev yandı.

parla
coruscate
Swedish - Turkish

Definition of parlatılmamış in Swedish Turkish dictionary

pärla
boncuk
pärla
sedef
pärla
inci
Italian - Turkish

Definition of parlatılmamış in Italian Turkish dictionary

parla
konuşuyor

O, sanki bir uzmanmış gibi konuşuyor. - Parla come se fosse un esperto.

Onlar müzik hakkında konuşuyorlar. - Loro parlano di musica.